Penceremin Çiçekleri

ÇOCUK GELİŞİMİ

Hatasız değiliz ama iyi de değiliz. Muhteşem ebeveynler değiliz ama yeterli de değiliz. Vesaire,vesaire. O zaman problem ne?

Evime yaptığım bu fotoğraftaki etkinlikleri, resimleri görünce bir arkadaşım ; Evin kreş gibi demişti. İşin ilginç tarafı o söyleyene değin ben hiç farkına varmamışım. Bu yaptığım çalışmalar sadece Elif Benna’nın arasını bu görsellerle iyi tutmak için değil benimle, ev halkıyla da alakalı. Temelde dini kavramlar, günlük hayattan sebzelerin, hayvanların, eşyaların İngilizcesi, Türkçesini (ki benim dahi Türkçe isimlerini yeni öğrendiklerim oldu 🙂 Ona okumak istediğim kitapları ana temalarına göre bölerek günlere serpiştirdim. Mesela cuma günleri Peygamberimizin hayatından başlayarak dini temalı kitapları okurum. Veya başka bir gün cesur olmak temalı kitapları okurum. Yine yemeğe başlamadan yemek adabını hatırlatacak şeyleri ya da sünnetleri hatırlatırım. Yemeğe başladan elleri yıkamak bir sünnet olduğu kadar bir adabı muaşerettir mesela. Elhamdülillah demek bir sünnet olduğu kadar nimeti verene şükrü göstermenin adabı muaşeretidir. Yapana da eline sağlık nezaketini göstermek gibi. Yemekten sonra ağzı temiz tutmak sünnet olduğu kadar bir temizlik adabı muaşeretidir. Bu yüzden lavabonun girişinde diş fırçalama alışkanlığı programı asılıdır. Yine lavabo girişinde su ile ilgili afiş yer alır. İsrafını önlemek ilahi bir emir olduğu kadar su onların geleceği için de hazinedir. Bu görseller sadece Elif’e değil bize ve evimize gelen misafire de birer ikramlıktır.

Ben bu afişleri, yazıları hazırladığımda Elif Benna yürümüyordu bile. Elif’e ufak ufak görseline hitap ettirmeye çalıştığım şeyleri ben kaçıncı yılımda öğrendim bilemiyorum .Öğrenmenin yaşı yok o apayrı bir mesele : ) Hazırladığım birkaç etkinliği zamanında benim öğrenmem , idrak edebilmem çok senemi aldı. Ya da en kötü okulda, camide öğrenip sözlü, yazılı kaygısı bitince beynim bunları çoktan uçak yapıp uzay boşluğuna göndermişti bile. Hayat gerçekten her şeyi tecrübe edecek kadar uzun değil. İşte bundan hareketle bir şeyleri araştırmaya çalıştım. Daha kalıcı, sevdirerek, oyunlaştırarak, fıtratı koruyarak ne yapabilirim. Taklit değil birlik amaçlı araştırdım, okudum yaptım ve ekledim. Çocuğa öğrettiğim şeyleri zaten ileride öğrenecek.Peki ben bunları neden bu kadar erken bir yaşta öğretiyorum ki? Bu sadece dini öğretim-maneviyat eğitimi değil aslında. Görsellere bakan çocuğa sadece dini temelleri veriliyor zannedebilir. Ama bakmakla görmek arasındaki ince çizgi şöyle ki; Fıtratı korumaya çalışmak.
Allah(c.c.), Hz. Adem’e eşyaların, varlıkların isimlerini öğretmedi mi? Bende yavruma sebze, meyve, hayvan, eşya ne öğretebiliyorsam öğretmeliyim. Allah dinini Arapça göndermedi mi ? O zaman kızım bu yaşta iken en azından Arapça harfleri görsel hafızasına almalıdır. Yaradan’a ulaşabilmek için Kur’an okumak gerekiyor. O halde yine Arapçanın kapısını çalmak gerekiyor. Başka dildeki insanlara ulaşabilmek için belki de davet için (ki günümüz şartlarında dünya dili İngilizce) o dili öğrenmek gerekiyor. Çok mu ütopik geldi : ) O zaman bir dil bir insan iki dil iki insan diyelim.
Salona astığım Peygamber Efendimiz ’in (sav) ismi, doğum tarihini bilmek onun fıtratını korumak için mi yoksa genel kültürü olsun diye mi ? İkisi de olsun : )

Anlatmak istediğim açık aslında. E şimdi yaparlar çocukturlar büyüyünce yapmazlar. Niye yapmasınlar ki ben sevdirmeye çalışıyorum.Sevilerek yapılan hiçbir şey bozulmaz,kaybolmaz Allah’ın izniyle.Ben ana rahminden başladım mücadeleye. Buluğa erdikten sonra değil. Kızım bugün cami gördüğünde heyecanlanıyorsa, Anne bak orda cami varmış hadi gidelim diyorsa ve biz büyükler bu heyecanı yaşayamıyorsak sorun bizim kendi fıtratımızı koruyamamamızda demektir. Hayat tarzımız, yaşayışımız, söylemlerimiz hepsi aslında İslam dinini barındırıyor. Bebeklikten yavruların fıtratını korumadan, zamanı değil deyip başı soğuk davranıp sonra buluğa erişince; kapanacaksın, namaz kılacaksın, camiye geleceksin demek ne kadar doğru ve adil ? Yapmaz, yapamaz. Yapsa da sevemez. Baskı kalkınca çocuk eski haline döner daha da uzaklaşır. Suçluyu aramaya gerek var mı? Kadere az bahane bul gönül. Buğday ektin de arpa mı biçtin der Fuzuli. Ne de güzel söyler. Evet biz de öğrenmemiz gerekeni zamanından çok sonra öğrendik ve beklentiler en üst düzeydeydi. Peki onların bizden farkı ne olacaktır Allah’ın izniyle? Elif gibi dimdik, boyun eğmez ve Hakk’ı savunan nesiller olacaktır. Çünkü fıtratla büyüyecekler. Sevecekler, korkmadan sorabilecekler, idrak edebilecekler ve benimsedikçe Elif gibi dimdik uzayacaklar. Böyle yazmamdan yanlış anlaşılmasın bir şeyleri garantilemiş değiliz hâşa.Biz seferden sorumluyuz zafer Allah’ındır.
Ben zar zor güneşin doğduğu bu dünyada penceresinde güneş bekleyen çiçekleri büyütüyorum. Ve hayata da bu çiçekli penceremden bakmaya çalışıyorum.

Şeyma ALTIN

Bir cevap yazın